‘Her satın alma bir oy gibidir’

Kadın girişimci Gizem Ceren Piri Onsekiz, SAYGILI MEDYA’nın sorularını cevaplandırdı.

Güncel 12.08.2025 13:02:00 4208 0
‘Her satın alma bir oy gibidir’

Bir annenin ihtiyacı olarak başlayan yolculuk, bugün doğaya saygılı üretim yapan bir girişime dönüştü. Toprak Atalıer’in kalbindeki sürdürülebilir yolculuk hikayesinin gizemli yolculuğuna bayılacaksınız…

Doğanın bilgeliğini, geçmişin kadim yöntemlerini ve modern tasarımı aynı potada eriten bir girişimci olan Gizem Ceren Piri Onsekiz, SAYGILI MEDYA’nın sorularını cevaplandırdı. 

Toprak Atalier’in kurucusu Gizem Ceren Piri Onsekiz, sadece balmumu bezleri üretmiyor; sürdürülebilir yaşamın mümkün olduğunu hatırlatıyor. 

Yıllarca kelimelerle dünyaya dokunan bir metin yazarıyken, anne olduktan sonra hayatın kalbine daha yakından temas etmek isteyen Onsekiz, oğlunun alerjileri ve plastikten uzak durma isteğiyle çıktığı bu yolda, bugün hem doğa dostu üretim yapan hem de farkındalık yaratan bir marka yaratmış durumda.

Köy yaşamından aldığı ilhamı, sürdürülebilir üretim teknikleriyle birleştiren Onsekiz, “Her satın alma bir oy gibidir” diyerek tüketicilere bilinçli tercihler yapma çağrısı yapıyor. Üstelik bu hikâye sadece bir girişimcilik öyküsü değil; aynı zamanda kırsalda kadın olarak üretmenin, dayanışmanın ve ekolojik bir ekonominin mümkün olduğunun da kanıtı.

Biz de Saygılı Medya olarak kendisiyle hem girişimcilik serüvenini hem de sürdürülebilir yaşam vizyonunu konuştuk.

*Gizem Ceren Piri Onsekiz kimdir? Kendinizi tanıtır mısınız?

“Ben, toprağın bilgeliğine ve doğanın döngüsüne inanan bir kadın girişimciyim. Metin yazarlığı ve editörlükten gelen bir hikâye anlatıcısıyım aslında. Yıllarca masa başında, kelimelerle dünyaya dokundum; ama bir gün fark ettim ki sadece yazmak yetmiyor, hayatın tam kalbine temas eden bir şeyler yapmak istiyorum. Anne olduktan sonra bu iç ses daha da güçlendi. Hem oğlum Toprak’a hem de dünyaya daha iyi bir gelecek bırakmak için elimden geleni yapmam gerektiğini hissettim. Bu yüzden sürdürülebilir yaşamı bir iş değil, bir yaşam biçimi olarak sahiplendim.”

* Bu işe nasıl başladınız? Balmumu bezleriyle yolunuz nasıl kesişti?

“Balmumu bezleriyle ilk tanışmam, oğlum Toprak doğduğunda oldu. Alerjik bir bebekti; özellikle tarım ilaçlarına ve ambalaj kalıntılarına karşı çok hassastı. Onun için daha doğal, güvenli ve plastik içermeyen çözümler ararken balmumu bezleriyle karşılaştım. Hem koruma, hem sağlık açısından hem de doğaya olan etkisi bakımından çok etkilenmiştim. Sonrasında üniversiteden çok sevdiğim bir arkadaşım vesilesiyle bu benim işim oldu. Bir annenin ihtiyacı olarak başlayan yolculuk, bugün doğaya saygılı üretim yapan bir girişime dönüştü.”

* Girişimcilik serüveninizde sizi en çok motive eden etken neydi?
“Her zaman için kendi işimi yapmak istediğimi biliyordum. Ama son yıllarda daha çok  ‘Benim yaptığım iş gerçekten dünyaya faydalı’ olmalı diyordum. Bu nedenle danışmanlık yaptım, eğitimler vererek çıktım yola. Sadece bir ürün üretmek değil, bir farkındalık yaratmak çok önemliydi. Şimdi balmumu bezlerle hem ürün hem de fayda sağlayan bir iş modeli kurdum. İnsanların hayatına küçük ama anlamlı dokunuşlar yapabilmek ve ‘Ben de plastik poşet yerine bunu kullanabilirim’ dediklerini görmek beni her gün yeniden motive ediyor.”

* Balmumu ürünleri neden tercih ettiniz? Bu ürün sizin için ne ifade ediyor?
“Balmumunu tanıdıkça fark ettim ki doğanın mucizelerinden biri. Arıların emeğiyle gelen o altın dokunuş… Balmumu bezleri, bana hem doğayla uyumlu bir yaşamı hem de atık üretmeden saklamanın ne kadar mümkün olduğunu gösteriyor. Bir yandan da geçmişin bilgeliğini bugünün ihtiyaçlarına taşıyor.”

* Hayatınıza balmumu ne zaman ve nasıl girdi?                                                                                            “Balmumu ile tanışmam aslında çok eskiye dayanmıyor. Arıcı bir aileden gelmiyorum ama doğaya, toprağa çok yakın bir yerde büyüdüm. Biz fındık üreticisi bir aileyiz ve köy hayatında arıların ne kadar kıymetli olduğunu bilen bir kültürle yoğruldum. Çocukken balmumuna dair bir kullanım alanı hatırlamam belki zordur ama köyde büyüklerimizin balmumuna bulanmış bezleri ısıtarak ağrıyan bölgelere ya da yaralara koyduğunu biliyorum. Yani balmumu, bilincimin derinlerinde bir yerlerde zaten vardı; ben onu sadece yeniden keşfettim. Bu keşif, sürdürülebilir yaşam arayışıma denk geldi. Oğlumun alerjileri, plastikten uzak durma isteğim ve doğaya daha saygılı bir yaşam kurma çabam beni balmumunun zarafetiyle buluşturdu. Bugün o doğal malzeme, hem ürünlerimin merkezinde hem de yaşam felsefemin bir parçası.”

* Sürdürülebilir mutfak ürünleri nedir? Neden bu ürünlere ihtiyaç duyuyoruz?
“Sürdürülebilir mutfak ürünleri, doğaya zarar vermeyen, tekrar tekrar kullanılabilen ve atık üretmeyen alternatiflerdir. Plastik streç filmler, tek kullanımlık poşetler ya da folyolar gibi çözümler doğada yüzlerce yıl kalıyor. Oysa sürdürülebilir ürünler doğanın döngüsüne saygılı. Bu ürünlere ihtiyaç duyuyoruz çünkü tüketim alışkanlıklarımız, gezegenimizin taşıma kapasitesini aştı. Artık sadece bireysel değil, toplumsal ve sistemsel bir dönüşüme ihtiyacımız var. Mutfak ise bu dönüşümün en temel yerlerinden biri.”

* Balmumu kesesi, diğer gıda saklama yöntemlerinden nasıl farklılaşıyor?
“Balmumu keseleri nefes alabilen yapısıyla gıdanın ömrünü uzatıyor. Plastik poşetlerde ya da streç filmlerde gıdalar terliyor, çürüyor. Ama balmumu bezi sayesinde özellikle yeşillikler, peynir, meyve gibi hassas ürünler tazeliğini daha uzun süre koruyor. Ayrıca görsel olarak da çok estetik; doğallığı hissettiriyor. Ve en önemlisi: yeniden kullanılabilir. Yani her kullanımda bir plastik ürünü hayatımızdan eksiltmiş oluyoruz.”

*Hangi gıdalar balmumu bezleriyle korunabiliyor?
“Yeşillikler, ekmek, peynir, meyveler, kuruyemişler, sandviçler... Yani neredeyse tüm günlük gıdalar balmumu bezleriyle korunabiliyor. Ancak çiğ et ve sıcak yemek gibi yüksek ısı gerektiren ya da sıvı gıdalar için uygun değil. Doğru kullanıldığında bir balmumu bezi uzun zaman kullanılabilir.”

* Temizlik ve hijyen açısından balmumu bezlerinin kullanımı nasıl?
“Temizliği çok kolay. Soğuk suyla ve nazik bir sabunla yıkanıyor. Arap sabunu ya da doğal zeytinyağlı sabun en ideali. Yüksek ısıdan kaçınmak gerekiyor çünkü balmumu eriyebilir. Hijyen açısından da doğru kullanıldığında tamamen güvenli. Zaten antibakteriyel özelliğiyle balmumu, gıdayı doğal olarak koruyor.”

* İklim krizi ve sürdürülebilirlik arasında sizce nasıl bir bağ var? Siz bu bağlamda nasıl bir fark yaratıyorsunuz?
“İklim krizi çok boyutlu bir konu, doğayla uyumsuz üretim ve tüketim alışkanlıklarımız bunlardan biri. Sürdürülebilirlik ise bu alışkanlıkları yeniden düşünmek demek. Biz Toprak Atalier’de bu farkındalıkla üretim yapıyoruz: doğadan aldığımızı doğaya borçlu olduğumuzu bilerek, azla yetinmeyi ve uzun ömürlü ürünlerle yaşamayı savunuyoruz. Her bir balmumu bezi, birden fazla plastik atığın önüne geçiyor. Bu küçük ama etkili adımlar, kolektif değişimin bir parçası.”

*Atık üretimini azaltmak için üretim sürecinizde ne gibi önlemler alıyorsunuz?
“Bezleri minimum fireyle kesiyoruz, kalan parçaları küçük boyutlu ürünlerde, ateş tutuşturucu olarak ya da özel tasarımlarda değerlendiriyoruz. Ürün ambalajlarımız plastik içermez; genellikle kraft kutular, doğal ipler ve geri dönüştürülebilir malzemeler kullanıyoruz. Kısacası üretimin her aşamasında ‘doğaya yük olmamak’ bizim temel ilkemiz.”

* Balmumu bezleri aslında kültürümüzde olan bir ürün. Sizce neden unutuldu ve yeniden canlandırılması bize ne kazandırır?
“Aslında evet, balmumu bezleri bizim kültürümüzde hiç de yabancı değil. Eskiden ninelerimiz, dedelerimiz yiyecekleri sarmak, korumak ya da saklamak için bu bezleri kullanırlarmış. Ama zamanla hızlı tüketim kültürü, pratiklik adı altında doğayla uyumlu olanı geri plana itti. Plastik ucuz ve kolaydı ama doğaya maliyeti çok ağır oldu. Bu geleneği yeniden canlandırmak, sadece atıkları azaltmak değil; aynı zamanda unuttuğumuz bir bilgelikle yeniden buluşmak demek. Topraktan öğrenip tekrar toprağa dönmeyi hatırlamak… Doğaya uyumlu yaşamanın aslında yeni bir trend değil, kadim bir bilgi olduğunu göstermek. Biz sadece ürünleri daha estetik ve modern bir şekilde sunuyoruz.”

* Geleneksel tüketim alışkanlıklarımız sizce bugünün tüketim ekonomisine alternatif olabilir mi?
“Kesinlikle olabilir. Hatta olmalı. Çünkü geleneksel alışkanlıklarımızda israf yok, sadelik var. Her şeyin bir döngüsü, her eşyanın bir ömrü, her ürünün bir anlamı vardı. Bugün yaşadığımız aşırı tüketim sarmalından çıkış, bu geleneksel bilgelikte saklı. Yerel üretimi, mevsimsel tüketimi, elde olanı değerlendirmeyi yeniden öğrenmeliyiz. Sürdürülebilirlik yalnızca modern çözümlerle değil, geçmişin bilgi birikimiyle de mümkün.”

*Kadın girişimci olmak sizce ne demek? Girişimci ile kadın girişimci arasındaki farklar sizce neler?
“Kadın girişimci olmak değil de kadın olarak girişimci olmak diyelim sadece bir iş kurmak değil; toplumsal rollerin ve beklentilerin arasından sıyrılıp kendi sesini duyurabilmek demek. Girişimcilik zaten başlı başına cesaret ister ama kadınsan, bu cesaretin dozunu biraz daha artırman gerekir. Çünkü genellikle hem kendi işini yürütürken, hem evin sorumluluklarını, hem anneliği hem de çevrenin yargılarını da taşımak zorundasındır. Yani kadın olmak, sadece üretmek değil, aynı zamanda görünürlük, eşitlik ve ilham için de mücadele etmektir.”

* Sektörde kadın olmanız sebebiyle karşılaştığınız cinsiyetçi tutumlar oldu mu?
“Benim olmadı. Çünkü bu sektör direkt olarak eril bir sektör değil. Tabii ki bir kadın olarak girişimci olmak cinsiyetçi tutumları beraberinde getiriyor.”

* Kadın girişimci olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?
“Avantajı şu: Gözlem yeteneğimiz, empati gücümüz ve çoklu becerilerimiz sayesinde sürdürülebilirlik gibi çok yönlü alanlarda doğal bir denge kurabiliyoruz. İşimize yüreğimizi katıyoruz, bu da markalara ruh veriyor. Ama dezavantajları da var elbette. Finansmana erişimde hâlâ büyük zorluklar yaşıyoruz. Zaman yönetimi diğer zorluk. Özellikle anneysen, hem çocukla hem işle ilgilenmek için zamanın ikiye bölünür. Ama yine de tüm bu zorluklar, seni daha yaratıcı, daha dirençli biri yapıyor.”

* Bu sürece başladığınızda çevrenizden nasıl geri dönüşler aldınız?
“Çok karışık. Bazıları ‘Ne güzel yapıyorsun’ deyip destek verdi, bazıları ise ‘İşin gücün yok mu? Bu sana ne kazandıracak?’ diye küçümsedi. Özellikle ürünlerimizin çok bilinmemesi beni zorluyor. Ama zamanla ürünlerim mutfaklara girmeye başladıkça, geri dönüşler değişecektir. Bu arada en çok çocuklu kadınlardan destek gördüm. Çünkü onların da aynı kaygıları vardı. Bu süreçte beni en çok motive eden şey, bir annenin ‘Senin sayende çocuğuma güvenli bir gıda saklama yöntemi buldum’ demesi oldu. Bir de deprem bölgesinde yaşayanların memnuniyeti benim için çok kıymetliydi.”

* Giresun özelinde baktığınızda, kadın girişimcilere sunulan imkanları yeterli buluyor musunuz? Varsa beklentileriniz neler?
“Giresun’da umut veren gelişmeler var ama hâlâ alınacak çok yolumuz var. Kadın kooperatifleri, yerel üreticiler kıymetli işler yapıyor; ancak bu çabaların uzun vadede ayakta kalması için sürdürülebilir destek mekanizmaları şart. Bugün birçok şey siyasi ilişkiler üzerinden yürüyor ve bu bence çok sıkıntılı. Elbette yaşadığımız her şeyin politik bir zemini var ama burada kastettiğim şey başka: desteklerin liyakate değil, tanıdıklığa dayalı ilerlemesi, işin doğasına zarar veriyor. Gerçekten üreten, emek veren, topluma katkı sunan girişimlerin önünün açılması gerekiyor.

Geçtiğimiz günlerde sivil bir inisiyatif olan Kök Kolektif tarafından düzenlenen Ayışığı Gece Pazarı tam da bu açıdan çok kıymetliydi. Hiçbir kurumun gölgesinde olmadan, dayanışma ve kolektif üretim ruhuyla gerçekleşen bu etkinlik, aslında nasıl bir ekosisteme ihtiyaç duyduğumuzu gösterdi. Giresun’un bu tür bağımsız ve katılımcı yapılara çok ihtiyacı var. 

Bir diğer önemli konu ise kadın girişimciliğinin sadece ‘el işi’ ile sınırlı görülmesi. Kadınlar teknoloji, tasarım, sürdürülebilir üretim gibi alanlarda da son derece yaratıcı ve yetkin. Diğer taraftan ise tüm yatırımların fındık üzerine olması en büyük sorunlardan birisi. Beklentim şu: Kadının emeğini sadece görünür kılmak değil, aynı zamanda sürdürülebilir kılmak için politikadan bağımsız, erişilebilir, şeffaf bir destek sistemi inşa edilmesi.”

* Türkiye’de sürdürülebilir yaşam bilinci sizce ne düzeyde? Bu bilinci artırmak için neler yapılabilir?
“Bilinç artıyor ama ne yazık ki hâlâ yüzeyde. Sürdürülebilirlik, çoğu zaman sadece geri dönüşümle sınırlı sanılıyor. Oysa sürdürülebilir yaşam, bir alışkanlıklar zincirini dönüştürmek demek: tüketimden üretime, beslenmeden bakım ürünlerine kadar. Türkiye’de bu konudaki farkındalık, genellikle krizlerle tetikleniyor; su krizi, orman yangınları ya da gıda güvenliği gibi. Oysa biz bu dönüşümü kriz yaşamadan başlatmalıyız.

Bu bilinci artırmak için eğitim çok önemli. Özellikle çocuklara ve gençlere doğayla bağ kurabilecekleri alanlar açmak gerekiyor. Aynı zamanda üreticilerin de sorumluluğu büyük: Şeffaf, etik ve erişilebilir ürünlerle bu farkındalığı yaygınlaştırmak mümkün. Yerel yönetimlerin ve medyanın da sürece dahil olması şart. Sürdürülebilirlik, sadece bireysel bir tercih değil; kolektif bir dönüşüm çağrısı. Ben burada kendime düşeni yapıyor, Habitat Derneği çatısında gönüllü eğitimler veriyorum.”

* Yaptığınız işin bir politik boyutu olduğunu düşünüyor musunuz? Varsa, bunu nasıl tanımlarsınız?
“Kesinlikle düşünüyorum. Çünkü ‘Nasıl yaşıyoruz?’ sorusu politik bir sorudur. Tüketim tercihlerimiz, üretim biçimlerimiz, doğaya ve emeğe yaklaşımımız aslında birer politik duruştur. Benim yaptığım iş; hızlı tüketime, tek kullanımlığa, doğayı görmezden gelen sisteme karşı bir alternatif sunmak. Balmumu bez üretmek sadece bir ürün yapmak değil, aynı zamanda bir yaşam biçimini savunmak demek.

Ayrıca kadın girişimci olmak, yerel üretimi desteklemek ve ekolojik kaygılarla yola çıkmak da bugünün ekonomik ve toplumsal sistemine doğrudan bir yanıt. Kırsalda, Giresun gibi şehirlerde üretim yapan kadınlar olarak, bizler sessizce ama kararlı bir şekilde alternatif bir ekonominin aktörleriyiz.

Aynı zamanda tüketicilere de bir çağrı yapıyorum: Her satın alma bir oy gibidir. Ne desteklediğimizi bilerek yaşamak da politik bir eylemdir.

Yani evet, işimin sessiz ama güçlü bir politik dili var. Üretim yoluyla bir şeyleri dönüştürmeye çalışıyorum; doğaya dönmenin, sadeleşmenin ve birlikte üretmenin bir direniş biçimi olduğunu düşünüyorum.”

* Ürün skalanızda neler yer alıyor? Balmumu dışında başka sürdürülebilir ürünler de üretiyor musunuz?
“Toprak Atalier olarak başladığımız yolculuk balmumu bezleriyle şekillendi ama zamanla ürünlerimiz de çeşitlendi. Şu anda balmumu gıda saklama bezleri ve keseleri, balmumu mumlar, doğal kumaşlardan yapılmış kese ve torbalar, ham ketenden bakliyat keseleri, temizlik ürünleri sabunlar ve balmumundan üretilmiş dudak ve el balsamları yer alıyor.

Ayrıca yerel üreticilerden aldığımız doğal hammaddelerle hem işbirlikleri yapıyor hem de ürünlerin her aşamasında izlenebilirlik sağlıyoruz. Ürünlerimiz sadece doğa dostu değil, aynı zamanda anlam yüklü; her biri bir hikâye taşıyor. Aklımızda birkaç fikir var çok yakında onlar da satışta olacak.”

* Bu işi kurarken karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi?
“En başta ‘anlaşılmak’ gerçekten çok zordu. Balmumu bezi nedir, nasıl kullanılır, neden bu kadar önemli gibi soruları defalarca anlattım. Çünkü bu ürün sadece bir alternatif değil, aynı zamanda yeni bir yaşam biçimi öneriyor. Yeni bir alışkanlık inşa etmek ise sadece satış değil, farkındalık ve sabır gerektiriyor.

Kırsalda üretim yapmanın getirdiği pek çok pratik zorluk da vardı. Malzeme tedarikinden, ürün gönderimine kadar her adımda ekstra çaba gerekiyor. Ama en çok zorlayan konulardan biri maddi imkânsızlıklar oldu. Örneğin hâlâ kendi atölyem yok. Üretimi evden sürdürüyorum. Bu da hem fiziksel hem zihinsel olarak büyük bir yük.

Bir diğer zorluk da dijital pazarlamaydı. Sosyal medyada görünür olmak, sürdürülebilir bir ürün anlatmak kolay değil. Büyük bütçelerle reklam veremediğinizde algoritmalarla savaşmak, içeriği üretmek, metin yazmak, görsel tasarlamak, paylaşım yapmak... Hepsi tek başına bir iş. Ve çoğu zaman kırsalda zayıf internetle bu süreci yürütmeye çalışıyorsunuz.

Tüm bunlara bir de anneliği eklediğinizde zaman, enerji ve alan çok sınırlı hale geliyor. Ama yine de her şeye rağmen üretmek, anlatmak ve paylaşmak bana hem güç hem de derin bir anlam kattı. Zor ama değerli bir yolculuk.

İlk hedefim, üretimimi büyütürken doğaya olan saygımı, emeğe olan özeni ve üretim etiğini korumak. Toprak Atalier’i Giresun’un simge markalarından biri haline getirmek istiyorum. Yerel kadın üreticilerle daha fazla işbirliği yaparak sosyal etkiyi artırmak, sürdürülebilirlik eğitimleri ve atölyeler düzenleyerek bilgiyi çoğaltmak büyük bir hayalim.

Ancak en derin hedefim, kırsalda bir sürdürülebilir yaşam ve üretim merkezi kurmak. Bu merkez sadece üretimin değil; sanatın, tarımın, eğitimin ve topluluk olmanın bir arada var olduğu yaşayan bir alan olacak.

Burada:

  • Kadınlar birlikte üretecek, öğrenip öğretecek,
  • Çocuklar doğayı oyunla ve üretimle keşfedecek,
  • Ekolojik tarım uygulamaları yapılacak,
  • Sanatla toprağın, emeğin ve hafızanın sesi duyulacak.

Atölyeler, seramikten doğal boyaya, balmumu bez üretiminden ekolojik yazarlığa kadar uzanacak. Açık hava sınıfları, permakültür bahçeleri, yerel tohum takasları ve ilham verici buluşmalar bu merkezin kalbinde olacak.

Bu alan, sadece ürünlerin değil; fikirlerin, değerlerin ve umutların da yeşerdiği bir yer olacak.
Ben bu merkezin, kırsalda mümkün olan yaşamın en güzel örneklerinden biri olacağına inanıyorum.”

* Gizem hanım, söyleşimizi; sürdürülebilir üretim yapmak isteyen yeni girişimcilere ne gibi önerilerde bulunursunuz? sorusuyla kapatmak istiyoruz. Teşekkürler…
“Öncelikle şunu söylemek isterim: Sürdürülebilirlik, trend değil bir sorumluluktur. Bu yola çıkacaksanız gerçekten “neden” sorusunun cevabını iyi bilmeniz gerekir. Her üretim kararınızın doğaya, insana ve sisteme etkisini göz önünde bulundurun.

İkincisi, sabırlı olun. Sürdürülebilir bir iş modeli hemen büyümez ama kökleri sağlam olur. Hikâyenizi anlatmaktan vazgeçmeyin. İnsanlar ürünlerden çok, değerleri satın alır. Ve en önemlisi: yalnız değilsiniz. Kadın girişimciler olarak dayanışma içinde olmalı, birbirimizin elinden tutmalıyız.

Bu söyleşide bana zaman ayırdığınız için ben de Saygılı Medya ailesine teşekkür eder, başarılar dilerim.”

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Konyaspor 1 1 0 0 3 3
2.Galatasaray 1 1 0 0 3 3
3.Göztepe 1 1 0 0 3 3
4.Antalyaspor 1 1 0 0 1 3
5.Samsunspor 1 1 0 0 1 3
6.Trabzonspor 1 1 0 0 1 3
7.Kayserispor 0 0 0 0 0 0
8.Alanyaspor 0 0 0 0 0 0
9.Fatih Karagümrük 0 0 0 0 0 0
10.Fenerbahçe 0 0 0 0 0 0
11.Beşiktaş 0 0 0 0 0 0
12.İstanbul Başakşehir 0 0 0 0 0 0
13.Gençlerbirliği 1 0 1 0 -1 0
14.Kasımpaşa 1 0 1 0 -1 0
15.Kocaelispor 1 0 1 0 -1 0
16.Eyüpspor 1 0 1 0 -3 0
17.Gazişehir Gaziantep 1 0 1 0 -3 0
18.Rizespor 1 0 1 0 -3 0

Perşembe

25 °

Cuma

24.5 °